Kaybolan tarihî Türk içeceği: “Kımız”

ay sütü kısrak kımız içkisi (2)

Kımız sözcüğü, Türk dilinin yer aldığı Ural-Altay Dil grubu içerisinde birçok topluluk tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Çeşitli ülkelerde koumiss, kumiss, kuymiss, kymyz, qymyz, qımız, kumiz gibi isimlerle ifade edilmektedir. Kımız Batı dillerine ve Rus diline “kumıs” şeklinde geçmiş olup, Rus dilindeki Yabancı Kelimeler Sözlüğü’nde kumıs:

Asya, Yakın ve Orta Doğu, Latin Amerika’da içilen içki, şeklinde ifade edilirken, kelimenin aslının “kımız” olduğu ve Türkçe’den Rusça’ya geçtiği belirtilmiştir (Aksoy 1998).

Kımız günümüzde; Kırgızlar, Moğollar, Tatarlar, Yakutlar, Özbekler, Ural Türkleri, Altay ve İdil Türkleri tarafından yıllardan beri üretilmekte ve sevilerek tüketilmektedir. Almanya, Avusturya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Ukrayna kımız tesislerine sahiptir. Ülkemizde, Doğu Türkistan’dan gelen bir Kazak Türk’ü İzmir Kemalpaşa’da bir kımız üretme çiftliği kurarak Türkiye’de bir ilke adım atmıştır (Yaygın, 1991, Yılmaz ve Kurdal, 2002).

Arkeolojik çalışmalarda elde edilen bulgulara göre insanoğlu antik çağlardan günümüze değin at sütünden kımız üretmiştir. Altay dağlarında bulunan ve milattan önce 5. yüzyıldan kalma bir kadın mezarına ait kalıntılar içerisinde yer alan kulplu bir kase içerisinde, kımız olduğu kalıntılardan tespit edilmiştir (Tegin ve Gönülaçar, 2015).

Kımız hakkındaki ilk bilgiye M.Ö. 9 yüzyılda yaşamış Homeros’un İlyada destanında rastlanmıştır. Yunanlı tarihçi Herodot, M.Ö. 420 civarında, Karadeniz’in kuzeyinde yaşayan İskit Türkleri döneminde kısrak sütünden yaptıkları kımızdan bahsetmiştir. Herodot, İskitler’in kımız yapmanın sırrını gizli tutmak için kımız yapan kölelerin gözlerini kör ettiğini de yazmıştır (Kınık ve ark., 2000).

İbn-i Sina, yazdığı tıp kitabında kımızın tedavi amacıyla kullanıldığını bildiren ilk doktordur

Rus tarihçiler, 1182 yılında Prens Vsevolodovich’in tutsak edildiği hapishaneden, kımız içip uykuya dalan gardiyanlar sayesinde kaçtığını yazmıştır. Rus tarih kitaplarında, 13. yüzyılda Tatar hanlarını ziyaret eden resmi heyetlere, Tatarların kımız ikram ettiği yazılıdır. Fransız misyonerler ve rahipler 13. yüzyılda, Tatarların kımızı hakkında yazılı belgeler bırakmış, misyoner gezgin Rubrouck, Kırım ve civarını gezdikten sonra 1253’te yazdığı anılarında, Tatarların içtiği kımızın nasıl yapıldığını, tadını ve özelliklerini anlatmıştır. Rus gezgin Pallas’ın anılarında, 18. yüzyılda Başkurtların kımızını içmek için uzak bölgelerden hastaların geldiği yazılıdır. Rus Çarının dış ilişkiler sözcüsü Levshin, 18. yüzyılda yazdığı anılarında Kırgız kımızının çok sayıda hastalığın tedavisinde başarıyla kullanıldığını anlatır (Akbulut, 2015).

Çinli tarihçi Si-Ma-Cyen’in (M. Ö. 140- 80) Hunların kımız içtiğini (Uluğtuğ, 1939), İtalyan gezgin Marco Polo’nun (1254-1324) doğuya yaptığı seyahatinde Tatarlar’ın sosyal yaşamlarında kısrak sütü tükettiklerini ve yine bu sütten kımız diye ifade edilen bir içecek hazırladıklarını (Braddy 1960) bildirdiği günümüze ulaşan bilgilerdir.

Fransız Wilhelm Rubrikas’ın, 1253 yılında Tatar halkının yaşadığı bölgeye yaptığı ziyaretini yazdığı eserinde, halkın kımız yaparak içtiğini, kımızın nasıl yapıldığını yazdığı ve ayrıca kımızın insan sağlığına etkisi, sarhoş edici özelliği, diüretik etkisi konusunda da bilgiler verdiği, Rus ordusunda görev yapan İskoçyalı Con Griv’in, ülkesine dönünce Edinburg Düküne kımız konusunda bir rapor sunduğu, eski Rus yıllıklarında kımız için, “süt şarabı” deyiminin kullanıldığı bildirilmekedir (Yaygın, 1992, Özden 2008). Cengiz Han’ın ordularında, askerlerin sağlık ve dinçlik için kımız tükettiği anlaşılmaktadır (Bourlioux 2007).

Orta Asya’ya yolculuk eden gezginlerin eserlerinde, bu bölgede yaşayan Türklerin kısrak sütünden yaptıkları, kımız adı verilen içeceğe dikkat çekilerek bu içeceğin ekşi, içimi hoş, sıcaklarda vücuda serinlik veren ve besleyici özellikleri olduğundan bahsedilir (Karadağ 1987).

İbn Batûta’nın Seyahatnamesinde kımıza ilişkin şu tespitlere yer verilmiştir:

Bu Türkler hazırladıkları Davkı adı verilen yiyeceği yedikten sonra kımız adını verdikleri kısrak sütünü içerler. (İbn Batuta 1983).

Papalık emriyle 1245-1247 yıllarında Karakurum’a gidip dönen elçi Plano Carpini’nin, Kıpçaklarda gördüğü bir ölü gömme törenini ‘ölenin kabri olacak yere çadır kurulur, ölüyü ortaya alıp önüne pişmiş et yığılı bir tepsi ile kısrak sütü (kımız) dolu bir testi koyarlar’ şeklinde anlattığı bildirilmiştir (Kırzıoğlu 1993).

Dede Korkut Hikayeleri, Anadolu Müslümanlığının ilk yıllarında kımızın Asya’daki kullanımı ile aynı biçimde tüketildiğine tanıklık eder. Kaşgarlı Mahmut, “kısrak sütü tulumda bekletilir, ekşitiler, sonra içilir” derken kımızın yapılışı ve tadı hakkında bilgiler verir. Manas destanında Han Kökütey’in vasiyetleri arasında “Gözlerim yumulduğu zaman vücudumu kımız ile yıkayınız” ifadesi yer almaktadır (İnan 1991, Erdem 2000).

Kırgızıstan’ın başkenti olan Bişkek ülkenin en büyük şehridir. Bişkek ismi araştırıldığında ilk şeklinin Pişkek olduğu görülür. Bişkek ile Türklerin milli içeceği kımız arasında bir bağlantı vardır. Pişkek-Bişkek Bişşek- Bişek kımız yapılırken karıştırmaya yarayan ağaçtan yapılmış sopaya verilen isimdir. Kırgız Türkçesinde ‘biş’ olmak, olgunlaşmak anlamındadır (Doğan 1998).

Çeşitli Türk boylarında kımız ile ilgili olarak kımız bayramı diye bilinen özel bir kutlama merasimi vardır. Fergana havalisinde Kıpçak, Kırgız, Kazak gibi Türk boyları tarafından Mayıs sonlarında yapılan ve bir hafta süren bu kutlamalarda ‘en iyi kımız yapma’ yarışı düzenlenmektedir. Aileler birbirlerine ve sevdiklerine bayram gününe yetişmek şartıyla deriden yapılmış kaplarla kımız gönderir ve kımız içmek için aile arasında ziyaretlerde bulunurlar. Bu törenlerde kımız şarkıları ve mehdiyeleri söylenir. Bu törenin ana amacı halkın birbirini tanımasını ve sevgi bağlarını kuvvetlendirmesini sağlamaktır. Yakut’lar bu bayrama “Isıah” derler. Kımızın tarla ve çayırlara serpilmesiyle bayram başlar ve on gün on gece sürer. Kıpçak ve Kırgızlarda bu bayram dini bayramlarla mukayese edilemeyecek kadar önemli olup, bu bayrama “Sevgi ve Saadet Bayramı” denir. Moğol ve Altay’ larda da Kımız bayramı düzenlenmektedir (Uluğtuğ 1939).

Kımızla tedavi hizmeti veren ilk hastane (sanatoryum) 1858 yılında, sanatoryumu 55 yıl yöneten, Dr. Postnikkofun gayretleri ile Samara’da açılmıştır. Berlin (1962), eski S.S.C.B’de 50’ye yakın sanatoryumda 1000 hastanın kımızla iyileştirildiğini, bu amaçla sanatoryumlarda 3500 kısrak beslendiğini bildirmiştir.

Kazak mitolojisinde kımızı ilk üreten kişinin, atların koruyucusu olarak kabul edilen Kambar olduğu ifade edilmektedir. Mitolojide, Kambar ata olarak da bilinen atların koruyucusunun (ata, ota sözcükleri Asya’da baba anlamına gelmektedir) kımızı ürettikten sonra insanlara öğrettiği kabul edilmektedir. Asya’da toy ya da tuy olarak bilinen yemek ve müzik eşliğinde gerçekleştirilen törenlerde kımız son derece önemli bir içecek olarak yer almaktadır. Günümüzde bu geleneksel törenlerde halen ‘Atlarımızın koruyucusu büyük ata Kambar, tanrı her dileğini yerine getirsin. Kısrağımız bol, kımızımız çok, çocuklarımız sağlıklı, akrabalarımız ahenk içerisinde olsun, bizi bir ve güçlü kılsın’ şeklinde dilek ve dualar yapılmaktadır (Tegin ve Gönülalan, 2014).

Günümüzde Kırgız, Özbek, Kazak, Tatar, İdil, Ural Türkleri, Moğollar, Sibirya’da Yakut’lar, Rus halkları yoğun şekilde kımız tüketmektedirler. Kırgızlar bu içkiyi kullanmasını bilmeyenlere” mayası bozuk” derler. Sık sık hastalananlara “atası vaktiyle kımızdan kesmiş” ifadesini kullanırlar (Yaygın, 1992, Özden 2008).

[toggle title=”Süt Dünyası”]https://www.sutdunyasi.com/makaleler/bilimsel/kisrak-sutu-kimiz/[/toggle]

GDS

Gerçek Diyetisyenler Sitesi; sağlık bilimleri, beslenme ve diyetetik alanlarına yönelik bilgi paylaşımının yapıldığı, kâr amacı gütmeyen bir internet platformudur.

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir